|
Categoría |
Inglés |
Turco |
|
| General |
|
| 1 |
General |
up-to-date information n.
|
güncel bilgi |
|
Electric computers provide managers with detailed, up-to-date information.
Elektrikli bilgisayarlar yöneticilere detaylı ve güncel bilgiler sağlar.
More Sentences
|
| 2 |
General |
be up to v.
|
anlamak |
|
I knew you were up to no good!
Bir boklar karıştıracağınızı anlamıştım!
More Sentences
|
| 3 |
General |
stand up to v.
|
karşı çıkmak |
|
It was pretty ballsy of you to stand up to the boss like that.
Patrona bu şekilde karşı çıkman çok cesurcaydı.
More Sentences
|
| 4 |
General |
add up to v.
|
tutmak |
|
The money that Chris has not paid back adds up to a large sum.
Chris'in geri ödemediği para büyük bir meblağ tutuyor.
More Sentences
|
| 5 |
General |
look up to v.
|
hürmet etmek |
|
I really looked up to Tom.
Ben gerçekten Tom'a hürmet ettim.
More Sentences
|
|
|
| 6 |
General |
live up to v.
|
ulaşmak |
|
Obviously it does not live up to its stated ambitions.
Açıkça görüldüğü üzere bu ilke belirtilen amaçlarına ulaşamamaktadır.
More Sentences
|
| 7 |
General |
come up to v.
|
gelmek |
|
Whenever he comes up to Tokyo, he stays at our house.
Ne zaman Tokyo'ya gelse, bizim evde kalır.
More Sentences
|
| 8 |
General |
come up to v.
|
ulaşmak |
|
There are few who actually come up to it.
Buna gerçekten ulaşan çok az kişi var.
More Sentences
|
| 9 |
General |
be up to v.
|
iş çevirmek |
|
I think I'm going to go see what Tom is up to.
Sanırım Tom'un ne iş çevirdiğini görmeye gideceğim.
More Sentences
|
| 10 |
General |
suck up to v.
|
dalkavukluk etmek |
|
He sucks up to his boss.
O, patronuna dalkavukluk ediyor.
More Sentences
|
| 11 |
General |
look up to v.
|
saygı duymak |
|
Everybody looks up to him.
Herkes ona saygı duyar.
More Sentences
|
| 12 |
General |
add up to v.
|
anlamına gelmek |
|
That adds up to an increase of only 0.26% over against this year.
Bu da bu yıla kıyasla sadece %0,26'lık bir artış anlamına geliyor.
More Sentences
|
| 13 |
General |
look up to v.
|
saygı göstermek |
|
He is looked up to by his friends.
Ona arkadaşları tarafından saygı gösterilir.
More Sentences
|
| 14 |
General |
add up to v.
|
etmek |
|
Mathematically speaking, a plus and a minus add up to a minus.
Matematiksel olarak konuşursak, bir artı ve bir eksi toplamı bir eksi eder.
More Sentences
|
| 15 |
General |
be up to v.
|
bilmek |
|
I know what you've been up to.
Ne işler çevirdiğini biliyorum.
More Sentences
|
| 16 |
General |
look up to v.
|
hayranlık beslemek |
|
Nora looks up to her mother.
Nora, annesine hayranlık besler.
More Sentences
|
| 17 |
General |
be up-to-date v.
|
güncel olmak |
|
Your software should be up-to-date to play the video.
Videoyu oynatmak için yazılımınızın güncel olması gerekir.
More Sentences
|
| 18 |
General |
get up to v.
|
(belirli bir düzeye) erişmek |
|
Can you get up to the roof?
Çatıya erişebilir misin?
More Sentences
|
| 19 |
General |
up to par adj.
|
yeterli |
|
I am not feeling quite up to par.
Pek yeterli olduğumu hissetmiyorum.
More Sentences
|
| 20 |
General |
up to date adj.
|
güncel |
|
Perhaps there are points that can be brought up to date in legal terms.
Belki de hukuki açıdan güncel hale getirilebilecek noktalar vardır.
More Sentences
|
| 21 |
General |
up to date adj.
|
çağdaş |
|
His ideas are up to date.
Çağdaş fikirli.
More Sentences
|
| 22 |
General |
more up-to-date adj.
|
daha güncel |
|
Well, I want to quote a more up-to-date document about the codfish.
Morina balığı hakkında daha güncel bir belgeden alıntı yapmak istiyorum.
More Sentences
|
| 23 |
General |
up-to-date adj.
|
güncel |
|
I shall send you some press cuttings, which are extremely enlightening and will, I believe, bring you up-to-date.
Size son derece aydınlatıcı ve sizi güncel tutacağına inandığım bazı basın kupürleri göndereceğim.
More Sentences
|
| 24 |
General |
most up-to-date adj.
|
en güncel |
|
The laboratory has the most up-to-date equipment.
Laboratuvar, en güncel ekipmana sahip.
More Sentences
|
| 25 |
General |
up to now adv.
|
şimdiye kadar |
|
Up to now we have not seen this as a collective problem.
Şimdiye kadar bunu kolektif bir sorun olarak görmedik.
More Sentences
|
|
|
| 26 |
General |
up to now adv.
|
şu ana kadar |
|
Up to now, we still have no record of gender, but this is a step that should be taken.
Şu ana kadar elimizde hala cinsiyete dair bir kayıt yok, ancak bu atılması gereken bir adım.
More Sentences
|
| Phrasals |
|
| 27 |
Phrasals |
live up to v.
|
beklentilerini karşılamak |
|
I hope that we will live up to his expectations in the months and years ahead.
Önümüzdeki aylarda ve yıllarda onun beklentilerini karşılayacağımızı umuyorum.
More Sentences
|
| 28 |
Phrasals |
move up to v.
|
yükselmek |
|
Tom moved up to first place.
Tom birinciliğe yükseldi.
More Sentences
|
| 29 |
Phrasals |
catch up to v.
|
yakalamak |
|
Tom ran to catch up to Mary.
Tom, Mary'yi yakalamak için koştu.
More Sentences
|
| 30 |
Phrasals |
count up to (some number) v.
|
(belli bir sayıya) kadar saymak |
|
He can count up to ten with his fingers.
Parmaklarıyla ona kadar sayabiliyor.
More Sentences
|
| 31 |
Phrasals |
face up (to someone or something) v.
|
(biriyle/bir şeyle) yüzleşmek |
|
Then we should all face up to our responsibilities.
O halde hepimiz sorumluluklarımızla yüzleşmeliyiz.
More Sentences
|
| General |
|
| 32 |
General |
putting up to tender n.
|
eksiltme |
|
| 33 |
General |
living up to n.
|
daha önceden belirlenmiş olan standartları karşılama |
|
| 34 |
General |
living up to n.
|
birinin beklentilerini karşılama |
|
| 35 |
General |
up-to-dateness n.
|
güncellik |
|
| 36 |
General |
up-to-date list n.
|
güncel liste |
|
| 37 |
General |
up-to-date program n.
|
güncel program |
|
| 38 |
General |
children up to three years of age n.
|
üç yaşına kadar olan çocuklar |
|
| 39 |
General |
experiences up to now n.
|
şu ana kadarki deneyimler |
|
| 40 |
General |
experiences up to now n.
|
şimdiye kadarki deneyimler |
|
| 41 |
General |
experiences up to now n.
|
şu ana kadarki tecrübeler |
|
| 42 |
General |
come up to v.
|
eşitlenmek |
|
| 43 |
General |
make somebody to dig up v.
|
eştirmek |
|
| 44 |
General |
lead up to v.
|
yolunu yapmak |
|
| 45 |
General |
face up to difficulties v.
|
zorluklara göğüs germek |
|
| 46 |
General |
be up to v.
|
seçimine kalmak |
|
| 47 |
General |
lead up to v.
|
zemin hazırlamak |
|
| 48 |
General |
add up to v.
|
demeğe gelmek |
|
| 49 |
General |
be in something up to one's eyes v.
|
yasadışı bir işin içinde olmak |
|
| 50 |
General |
run up to v.
|
erişmek |
|
| 51 |
General |
stand up to v.
|
karşı koymak |
|
| 52 |
General |
come up to v.
|
denk gelmek |
|
| 53 |
General |
lead up to v.
|
demeye çalışmak |
|
| 54 |
General |
be up to one's eyes in v.
|
ile çok meşgul olmak |
|
| 55 |
General |
cotton up to v.
|
anlaşmak |
|
| 56 |
General |
swear to give up v.
|
tövbe etmek |
|
| 57 |
General |
make up to v.
|
yaranmak |
|
| 58 |
General |
pull up to v.
|
yetişmek |
|
| 59 |
General |
measure up to v.
|
kadar iyi olmak |
|
| 60 |
General |
plug up to v.
|
tıkamak |
|
| 61 |
General |
square up to v.
|
göğüs germek |
|
| 62 |
General |
be up to some mischief v.
|
yaramazlık etmek |
|
| 63 |
General |
be in something up to one's eyes v.
|
bir işe fena halde bulaşmış olmak |
|
| 64 |
General |
bring up to date v.
|
güncelleştirmek |
|
| 65 |
General |
go up to someone v.
|
birinin yanına gitmek |
|
|
|
| 66 |
General |
live up to one's reputation v.
|
şöhretini doğrulayacak bir yaşam sürmek |
|
| 67 |
General |
stand up to v.
|
direnmek |
|
| 68 |
General |
lead up to v.
|
yol açmak |
|
| 69 |
General |
have to put up with somebody v.
|
kahrını çekmek |
|
| 70 |
General |
give up something to somebody v.
|
helal etmek |
|
| 71 |
General |
cuddle up to v.
|
sokulup sarılmak |
|
| 72 |
General |
be up to v.
|
yapabilmek |
|
| 73 |
General |
plug up to v.
|
kapamak |
|
| 74 |
General |
come up to v.
|
belirli bir hizaya kadar gelmek |
|
| 75 |
General |
stick up to v.
|
göğüs germek |
|
| 76 |
General |
stand up to v.
|
göğüs germek |
|
| 77 |
General |
sidle up to v.
|
birinin yanına yaklaşmak |
|
| 78 |
General |
be up to v.
|
sorumluluğunda olmak |
|
| 79 |
General |
have made up one's mind to v.
|
aklına koymak |
|
| 80 |
General |
be up to date v.
|
en son gelişmelerden haberdar olmak |
|
| 81 |
General |
be up to one's ears in debt v.
|
gırtlağına kadar borçlu olmak |
|
| 82 |
General |
hitch up to v.
|
koşmak (atı) |
|
| 83 |
General |
lead up to v.
|
sözü getirmeye çalışmak |
|
| 84 |
General |
be dressed up fit to kill v.
|
çok süslenmiş olmak |
|
| 85 |
General |
add up to v.
|
eklemek |
|
| 86 |
General |
step up to the plate v.
|
gönüllü olmak |
|
| 87 |
General |
feel up to v.
|
kendini belirli bir şeyi yapacak kadar güçlü hissetmek |
|
| 88 |
General |
step up to the plate v.
|
elinden geleni yapmak |
|
| 89 |
General |
be up to no good v.
|
halt karıştırmak |
|
| 90 |
General |
be up to date v.
|
son modaya uymak |
|
| 91 |
General |
cuddle up to v.
|
sokulup yaslanmak |
|
| 92 |
General |
be up to par v.
|
her zamanki seviyede olmak |
|
| 93 |
General |
be up to date v.
|
gündemi takip etmek |
|
| 94 |
General |
pull up to v.
|
yakalamak |
|
| 95 |
General |
play up to v.
|
kuyruk sallamak |
|
| 96 |
General |
suck up to v.
|
yağ çekmek |
|
| 97 |
General |
stand up to v.
|
dayanıklı olmak (bir şeye karşı) |
|
| 98 |
General |
make it up to somebody v.
|
altında kalmamak |
|
| 99 |
General |
come up to v.
|
tutturmak (belirli bir seviyeyi) |
|
| 100 |
General |
get up the nerve to v.
|
bir şey yapmak için cesaretini toplamak |
|
| 101 |
General |
be up to v.
|
bağlı olmak (birine) |
|
| 102 |
General |
add up to v.
|
demek olmak |
|
| 103 |
General |
add up to v.
|
demeye gelmek |
|
| 104 |
General |
be up to date v.
|
en son teknolojiye sahip olmak |
|
| 105 |
General |
add up to v.
|
tutmak (bir yekun) |
|
| 106 |
General |
stick up to v.
|
karşı koymak |
|
| 107 |
General |
stand up to v.
|
dayanmak (bir şeye) |
|
| 108 |
General |
face up to difficulties v.
|
güçlüklere göğüs germek |
|
| 109 |
General |
walk up to v.
|
yaklaşmak |
|
| 110 |
General |
sidle up to v.
|
sokulmak |
|
| 111 |
General |
be up to the mark v.
|
istenilen derecede olmak |
|
| 112 |
General |
wise up to v.
|
bilmek |
|
| 113 |
General |
raise the flag up to the flagpole v.
|
(bayrağı) göndere çekmek |
|
| 114 |
General |
look up to v.
|
saygı beslemek |
|
| 115 |
General |
be up to v.
|
üstesinden gelebilmek |
|
| 116 |
General |
sidle up to v.
|
birine yanaşmak |
|
| 117 |
General |
live up to v.
|
istediği hayat standardına ulaşmak |
|
| 118 |
General |
be up to date v.
|
en son değişiklikleri kapsamak |
|
| 119 |
General |
stand up to v.
|
karşı gelmek (birine) |
|
| 120 |
General |
shine up to v.
|
yağ çekmek |
|
| 121 |
General |
go up to the rostrum v.
|
kürsüye çıkmak |
|
| 122 |
General |
work up to v.
|
giderek varmak (bir yere) |
|
| 123 |
General |
be up to one's tricks v.
|
acemilik etmek |
|
| 124 |
General |
be dressed up fit to kill v.
|
iki dirhem bir çekirdek olmak |
|
| 125 |
General |
wise up to v.
|
öğrenmek |
|
| 126 |
General |
step up to the plate v.
|
harekete geçmek |
|
| 127 |
General |
bring a unit up to strength v.
|
bir grubun mevcudunu tamamlamak |
|
| 128 |
General |
leave it up to the discretion of somebody v.
|
takdirine bırakmak |
|
| 129 |
General |
stand up to v.
|
kafa tutmak |
|
| 130 |
General |
be up to one's eyes in debt v.
|
gırtlağına kadar borçlu olmak |
|
| 131 |
General |
be up to v.
|
düşmek (karar birine) |
|
| 132 |
General |
raise the flag up to the flagpole v.
|
göndere çekmek (bayrağı) |
|
| 133 |
General |
lead up to v.
|
kapısını yapmak |
|
| 134 |
General |
live to see one's children grow up and get married v.
|
mürüvvetini görmek |
|
| 135 |
General |
throw up to v.
|
yüzüne vurmak (hatasını) |
|
| 136 |
General |
throw up to v.
|
yüzüne çarpmak |
|
| 137 |
General |
make something up to someone v.
|
telafi etmek |
|
| 138 |
General |
make up to someone v.
|
yaranmak |
|
| 139 |
General |
make up to someone v.
|
gözüne girmeye çalışmak |
|
| 140 |
General |
go up to the roof v.
|
çatıya çıkmak |
|
| 141 |
General |
swear to give up v.
|
bırakacağına yemin etmek |
|
| 142 |
General |
(one's eye) to light up v.
|
gözleri parlamak |
|
| 143 |
General |
be unable to bear up under difficulties v.
|
sıkıntıya gelememek |
|
| 144 |
General |
take the lift up to v.
|
asansörle çıkmak |
|
| 145 |
General |
wise up to v.
|
bilgisi olmak |
|
| 146 |
General |
be up to no good v.
|
şeytanlık düşünmek |
|
| 147 |
General |
be up to some mischief v.
|
şeytanlık düşünmek |
|
| 148 |
General |
straighten up and do as one is supposed to do v.
|
yola gelmek |
|
| 149 |
General |
make (someone) straighten up and do as he is supposed to do v.
|
yola getirmek |
|
| 150 |
General |
be unable to keep up v.
|
dikiş tutturamamak |
|
| 151 |
General |
get up to date v.
|
çağ atlamak |
|
| 152 |
General |
come up to v.
|
eşit olmak |
|
| 153 |
General |
come up to v.
|
denk olmak |
|
| 154 |
General |
(pain) to shoot up v.
|
ağrı saplanmak |
|
| 155 |
General |
make up to someone v.
|
birinin gönlünü almak |
|
| 156 |
General |
add up to v.
|
-e varmak |
|
| 157 |
General |
become up-to-date v.
|
yetişmek |
|
| 158 |
General |
become up-to-date v.
|
yakalamak |
|
| 159 |
General |
fail the final exam and need to sit for the make-up exam v.
|
bütünlemeye kalmak |
|
| 160 |
General |
keep up-to-date v.
|
güncelliğini korumak |
|
| 161 |
General |
look up to v.
|
-e hayranlık duymak |
|
| 162 |
General |
look up to v.
|
-i örnek almak |
|
| 163 |
General |
keep up-to-date v.
|
güncel tutmak |
|
| 164 |
General |
get up to v.
|
-e varmak |
|
| 165 |
General |
look up to v.
|
-e saygı beslemek |
|
| 166 |
General |
play up to v.
|
-e yaltaklanmak |
|
| 167 |
General |
get up to date (with) v.
|
güncelleşmek |
|
| 168 |
General |
get up to v.
|
(belirli bir düzeye) yükselmek |
|
| 169 |
General |
get up to date v.
|
zamanı yakalamak |
|
| 170 |
General |
get up to date (with) v.
|
güncelleştirmek |
|
| 171 |
General |
get up to v.
|
(belirli bir düzeye) ulaşmak |
|
| 172 |
General |
get up to date (with) v.
|
zamana uydurmak |
|
| 173 |
General |
get up to date (with) v.
|
güne uydurmak |
|
| 174 |
General |
get up to date (with) v.
|
donanmak |
|
| 175 |
General |
make up one's mind to v.
|
karar vermek |
|
| 176 |
General |
make up one's mind to v.
|
aklına koymak |
|
| 177 |
General |
add up to v.
|
bir yekun tutmak |
|
| 178 |
General |
lead up to v.
|
sözü belli bir noktaya getirmek |
|
| 179 |
General |
make up to v.
|
gözüne girmeye çalışmak |
|
| 180 |
General |
make up to v.
|
yaranmaya çalışmak |
|
| 181 |
General |
be up to sample v.
|
örneğe uygun olmak |
|
| 182 |
General |
stand up to v.
|
karşı durmak |
|
| 183 |
General |
be bred up to the law v.
|
avukat olarak yetiştirilmek |
|
| 184 |
General |
come up to someone's shoulder v.
|
boy ölçüşmek |
|
| 185 |
General |
come up to someone's shoulder v.
|
aynı düzeye ulaşmak |
|
| 186 |
General |
keep something up to date v.
|
çağdaşlaştırmak |
|
| 187 |
General |
keep something up to date v.
|
güncelleştirmek |
|
| 188 |
General |
keep something up to date v.
|
modernleştirmek |
|
| 189 |
General |
bring up to date v.
|
son gelişmeleri bildirmek |
|
| 190 |
General |
bring up to date v.
|
yeni bilgi vermek |
|
| 191 |
General |
bring up to date v.
|
son gelişmelerle ilgili bilgilendirmek |
|
| 192 |
General |
bring up to date v.
|
son gelişmeleri anlatmak |
|
| 193 |
General |
to work up a connection v.
|
ilişki kurmak |
|
| 194 |
General |
wake up to v.
|
bir şeye uyanmak |
|
| 195 |
General |
live up to reforms v.
|
reformlara uygun bir şekilde yaşamak |
|
| 196 |
General |
live up to reforms v.
|
reformları yerine getirmek |
|
| 197 |
General |
leave up to chance v.
|
şansa bırakmak |
|
| 198 |
General |
shine up to someone v.
|
birisine yaranmaya çalışmak |
|
| 199 |
General |
one's time to be up v.
|
zamanı dolmak |
|
| 200 |
General |
wake up to oneself v.
|
silkinip kendine gelmek |
|
| 201 |
General |
face up to the past v.
|
geçmişle yüzleşmek |
|
| 202 |
General |
be up to somebody's choice v.
|
tercihine kalmak |
|
| 203 |
General |
live up to expectations v.
|
beklentilere karşılık vermek |
|
| 204 |
General |
vary up to v.
|
-e kadar ceşitlilik göstermek |
|
| 205 |
General |
keep oneself up-to-date with the latest developments v.
|
son gelişmeleri takip etmek |
|
| 206 |
General |
keep oneself up-to-date with the latest developments v.
|
yenilikleri takip etmek |
|
| 207 |
General |
problem to come up v.
|
sorun meydana gelmek |
|
| 208 |
General |
problem to come up v.
|
sorun olmak |
|
| 209 |
General |
reach up to v.
|
-e (kadar) ulaşmak |
|
| 210 |
General |
stay up to date v.
|
güncel kalmak |
|
| 211 |
General |
beam someone up (to some place) v.
|
birisini bir yere ışınlamak |
|
| 212 |
General |
be up to v.
|
karar (birine) kalmış olmak |
|
| 213 |
General |
one’s hands to swell up v.
|
elleri şişmek |
|
| 214 |
General |
the traffic jam to break up v.
|
trafik açılmak |
|
| 215 |
General |
kneel down to pick it up v.
|
almak için yere eğilmek |
|
| 216 |
General |
fly up to something v.
|
(haritada/rakım olarak) daha yüksek bir yere uçmak |
|
| 217 |
General |
live up to v.
|
-e uygun yaşamak |
|
| 218 |
General |
lose one's title to last year's runner-up v.
|
unvanını geçen yılın ikincisine kaptırmak |
|
| 219 |
General |
be in a hurry to grow up v.
|
büyümek için can atmak |
|
| 220 |
General |
be in a hurry to grow up v.
|
büyümek için acele etmek |
|
| 221 |
General |
need to dye/touch-up the roots v.
|
saçının dip boyası gelmek |
|
| 222 |
General |
one's (blood) sugar (level) go up (to the roof)/increases (dramatically) v.
|
şekeri fırlamak |
|
| 223 |
General |
one's (blood) sugar (level) go up (to the roof)/increases (dramatically) v.
|
şekeri yükselmek |
|
| 224 |
General |
one's (blood) sugar (level) goes up (to the roof)/increases (dramatically) v.
|
şekeri azmak |
|
| 225 |
General |
run up to the store v.
|
bir koşu (bakkala) gitmek |
|
| 226 |
General |
run up to the store v.
|
(markete kadar) gidip gelmek |
|
| 227 |
General |
clock someone at speeds of up to one hundred miles per hour v.
|
birini saatte yüz mil hız yaparken yakalamak |
|
| 228 |
General |
walk up to someone v.
|
üstüne yürümek |
|
| 229 |
General |
walk up to someone v.
|
üzerine yürümek |
|
| 230 |
General |
live up to v.
|
-e göre yaşamak |
|
| 231 |
General |
bend over to pick something up v.
|
bir şeyi almak için yere eğilmek |
|
| 232 |
General |
build up immunity to v.
|
bağışıklık kazanmak |
|
| 233 |
General |
give up your seat to elderly v.
|
yaşlılara yer vermek |
|
| 234 |
General |
give up seat to elderly on bus v.
|
otobüste yaşlılara yer vermek |
|
| 235 |
General |
(the snow) to pick up v.
|
kar toplamak |
|
| 236 |
General |
be pressed up to the point of action v.
|
harekete geçmek zorunda bırakılmak |
|
| 237 |
General |
be pressed up to the point of action v.
|
harekete geçmeye mecbur kalacak şekilde baskı altında kalmak |
|
| 238 |
General |
ask someone on the bus to give (up) their seat for v.
|
otobüste yer istemek |
|
| 239 |
General |
be up to v.
|
iş karıştırmak |
|
| 240 |
General |
be fined up to v.
|
para cezasına çarptırılmak |
|
| 241 |
General |
up to date adj.
|
günümüze uygun |
|
| 242 |
General |
up to par adj.
|
normal |
|
| 243 |
General |
up to date adj.
|
modaya uygun |
|
| 244 |
General |
up to date adj.
|
zamane |
|
| 245 |
General |
dressed up to the nines adj.
|
iki dirhem bir çekirdek |
|
| 246 |
General |
up to date adj.
|
güne uygun olarak |
|
| 247 |
General |
up to date adj.
|
modern |
|
| 248 |
General |
brought up to date adj.
|
güncelleştirilmiş |
|
| 249 |
General |
up to date adj.
|
eksiksiz |
|
| 250 |
General |
dressed up to kill adj.
|
iki dirhem bir çekirdek |
|
| 251 |
General |
up to sample adj.
|
numunesine uygun |
|
| 252 |
General |
dressed up fit to kill adj.
|
iki dirhem bir çekirdek |
|
| 253 |
General |
up to date adj.
|
aktüel |
|
| 254 |
General |
up to date adj.
|
bugünkü |
|
| 255 |
General |
up-to-date adj.
|
bugünkü |
|
| 256 |
General |
up-to-date adj.
|
en son teknikleri kullanan |
|
| 257 |
General |
up-to-date adj.
|
en son değişiklikleri kapsayan |
|
| 258 |
General |
up-to-the-minute adj.
|
en son |
|
| 259 |
General |
up-to-date adj.
|
aktüel |
|
| 260 |
General |
up-to-date adj.
|
asri |
|
| 261 |
General |
up-to-date adj.
|
en son teknolojiyi kullanan |
|
| 262 |
General |
up-to-the-minute adj.
|
en yeni |
|
| 263 |
General |
up-to-date adj.
|
çağcıl |
|
| 264 |
General |
up-to-date adj.
|
son modayı yansıtan |
|
| 265 |
General |
up-to-date adj.
|
güncelleştirilmiş |
|
| 266 |
General |
up-to-date adj.
|
son duruma getirilmiş |
|
| 267 |
General |
up-to-date adj.
|
modern |
|
| 268 |
General |
up-to-date adj.
|
son moda |
|
| 269 |
General |
up-to-date adj.
|
yeni |
|
| 270 |
General |
brought up to-date adj.
|
güncelleştirilmiş |
|
| 271 |
General |
up to the breast adj.
|
göğüs hizasına kadar yükselen |
|
| 272 |
General |
up to the breast adj.
|
göğüs boyu |
|
| 273 |
General |
slow-to-warm-up adj.
|
yavaş alışan |
|
| 274 |
General |
slow-to-warm-up adj.
|
(bir yere) yavaş ısınan |
|
| 275 |
General |
fully up to date adj.
|
tamamıyla güncel |
|
| 276 |
General |
up to the hilt adv.
|
bütünüyle |
|
| 277 |
General |
up to standard adv.
|
kabul edilen şartlara göre |
|
| 278 |
General |
up to the mark adv.
|
en ince noktasına kadar |
|
| 279 |
General |
up to the present adv.
|
bugüne kadar |
|
| 280 |
General |
up to no good adv.
|
faydasız |
|
| 281 |
General |
up to now adv.
|
bu zamana kadar |
|
| 282 |
General |
up to the end adv.
|
sonuna kadar |
|
| 283 |
General |
up to no good adv.
|
hayırsız |
|
| 284 |
General |
up to the hilt adv.
|
bütünlükle |
|
| 285 |
General |
up to that point adv.
|
o noktaya kadar |
|
| 286 |
General |
up to the ankles adv.
|
topuklarına kadar |
|
| 287 |
General |
up to the hilt adv.
|
bütün bütün |
|
| 288 |
General |
up to the hilt adv.
|
tamamen |
|
| 289 |
General |
up to that time adv.
|
o zamana kadar |
|
| 290 |
General |
up to standard adv.
|
belirli bir standarda göre kabul edilen şartlara göre |
|
| 291 |
General |
up to the minute adv.
|
son derece modern |
|
| 292 |
General |
up to the present adv.
|
şimdiye kadar |
|
| 293 |
General |
up to standard adv.
|
belirli bir standarda göre |
|
| 294 |
General |
up to no good adv.
|
iyilik beklenmez |
|
| 295 |
General |
up to some extend adv.
|
bir yere kadar |
|
| 296 |
General |
up to the brim adv.
|
ağzına kadar |
|
| 297 |
General |
up to this point adv.
|
bugüne kadar |
|
| 298 |
General |
up to this point adv.
|
şimdiye kadar |
|
| 299 |
General |
(up) to a point adv.
|
kısmen |
|
| 300 |
General |
(up) to a point adv.
|
bir dereceye kadar |
|
| 301 |
General |
up to this point in time adv.
|
şimdiye kadar |
|
| 302 |
General |
up to this point in time adv.
|
şu ana kadar |
|
| 303 |
General |
up to this time adv.
|
şu ana kadar |
|
| 304 |
General |
up to the present adv.
|
şu ana kadar |
|
| 305 |
General |
up to this time adv.
|
şimdiye kadar |
|
| 306 |
General |
sun up to sun down adv.
|
gün doğumundan gün batımına (kadar olan süre) |
|
| 307 |
General |
up to the point adv.
|
noktasına kadar |
|
| 308 |
General |
up to the point adv.
|
noktaya kadar |
|
| 309 |
General |
up to now adv.
|
bu zamana dek |
|
| 310 |
General |
up to the hilt adv.
|
tümüyle |
|
| 311 |
General |
up to the hilt adv.
|
tamamıyla |
|
| 312 |
General |
up to the hilt adv.
|
tam anlamıyla |
|
| 313 |
General |
up to today adv.
|
bugüne kadar |
|
| 314 |
General |
up to the present adv.
|
bugüne dek |
|
| 315 |
General |
up to the waist adv.
|
bel yüksekliğinde |
|
| 316 |
General |
up to the waist adv.
|
bel boyunda |
|
| 317 |
General |
up to the waist adv.
|
bele kadar |
|
| 318 |
General |
up to the hilt adv.
|
sapına kadar |
|
| 319 |
General |
all snuggled up to adv.
|
sarmaş dolaş |
|
| Phrasals |
|
| 320 |
Phrasals |
be up to v.
|
hazırlıklı olmak |
|
| 321 |
Phrasals |
bear up to v.
|
yönelmek |
|
| 322 |
Phrasals |
put up to v.
|
ilerlemek |
|
| 323 |
Phrasals |
bear up to v.
|
(bir yöne) doğru hareket etmek |
|
| 324 |
Phrasals |
put up to v.
|
ayartmak |
|
| 325 |
Phrasals |
put up to v.
|
kışkırtmak |
|
| 326 |
Phrasals |
put up to v.
|
teşvik etmek |
|
| 327 |
Phrasals |
put up to v.
|
bilgilendirmek |
|
| 328 |
Phrasals |
put up to v.
|
haberdar etmek |
|
| 329 |
Phrasals |
end up (as)( something ) to become something v.
|
sonunda (bir şey) olmak/yapmak |
|
| 330 |
Phrasals |
chalk something up (to something) v.
|
tecrübesizliklerine, hastalığına vs. saymak |
|
| 331 |
Phrasals |
chalk something up (to something) v.
|
tecrübesizliklerine, hastalığına vs. vermek |
|
| 332 |
Phrasals |
chalk something up (to something) v.
|
tecrübesizliklerine, hastalığına vs. yormak |
|
| 333 |
Phrasals |
chalk something up (to something) v.
|
tecrübesizliklerine, hastalığına vs. atfetmek |
|
| 334 |
Phrasals |
charge (something) (up) to (something) v.
|
belli bir hesaptan veya kredi kartından ödemek/harcamak |
|
| 335 |
Phrasals |
charge (something) (up) to (something) v.
|
bir ödemeyi şirketin vs. hesabına yazmak |
|
| 336 |
Phrasals |
charge (something) (up) to (something) v.
|
bir ödemeyi belli bir hesaba yazmak |
|
| 337 |
Phrasals |
charge something up to someone or something v.
|
belli bir hesaptan veya kredi kartından ödemek/harcamak |
|
| 338 |
Phrasals |
charge something up to someone or something v.
|
bir ödemeyi şirketin vs. hesabına yazmak |
|
| 339 |
Phrasals |
charge something up to someone or something v.
|
bir ödemeyi belli bir hesaba yazmak |
|
| 340 |
Phrasals |
measure up to v.
|
aynı düzeyde olmak |
|
| 341 |
Phrasals |
measure up to v.
|
aynısı olmak |
|
| 342 |
Phrasals |
reach something up to someone v.
|
birine bir şeyi uzatmak/vermek |
|
| 343 |
Phrasals |
toady (up) to someone v.
|
birine yalakalık yapmak |
|
| 344 |
Phrasals |
bring up to standard v.
|
belli bir standarda getirmek |
|
| 345 |
Phrasals |
bring up to scratch v.
|
belli bir standarda getirmek |
|
| 346 |
Phrasals |
link up to v.
|
birleşmek |
|
| 347 |
Phrasals |
give up to v.
|
bir şeye bırakmak |
|
| 348 |
Phrasals |
work up to v.
|
bir sona doğru gelişmek |
|
| 349 |
Phrasals |
pull something up to something v.
|
bir şeyin yanına bir şeyi çekmek |
|
| 350 |
Phrasals |
work up to v.
|
bir sonuca doğru gitmek |
|
| 351 |
Phrasals |
race up to someone v.
|
birine doğru koşmak |
|
| 352 |
Phrasals |
snuggle up (to someone) v.
|
birine sarınmak |
|
| 353 |
Phrasals |
wake up to v.
|
bir tehlikeyi fark etmek |
|
| 354 |
Phrasals |
toady (up) to someone v.
|
birine yaltaklanmak |
|
| 355 |
Phrasals |
permit someone up to something v.
|
bir yere çıkmasına izin vermek |
|
| 356 |
Phrasals |
render something up to someone v.
|
bir şeyi birine vermek |
|
| 357 |
Phrasals |
nestle up to someone v.
|
birinin yanına sokulmak/kıvrılmak/kıvrılıp sokulmak |
|
| 358 |
Phrasals |
measure up to v.
|
benzeri olmak |
|
| 359 |
Phrasals |
give up to v.
|
birine bırakmak |
|
| 360 |
Phrasals |
see someone up to something v.
|
birini yukarıya kadar geçirmek |
|
| 361 |
Phrasals |
bring up to standard v.
|
belli bir düzeye getirmek |
|
| 362 |
Phrasals |
hitch someone up to something v.
|
birini bir yere/şeye bağlamak |
|
| 363 |
Phrasals |
see someone up to something v.
|
birine yukarıya kadar eşilik etmek |
|
| 364 |
Phrasals |
bring up to scratch v.
|
belli bir düzeye getirmek |
|
| 365 |
Phrasals |
chalk something up to something v.
|
bir şeyin nedenini başka bir şeye bağlamak |
|
| 366 |
Phrasals |
hold someone up to something v.
|
birini bir yere (pencereye vb) kaldırmak |
|
| 367 |
Phrasals |
work oneself up to something v.
|
cesaretli bir şekilde/cesaretini toplayarak bir şeye hazırlanmak |
|
| 368 |
Phrasals |
trade up (to something) v.
|
daha pahalısıyla/büyüğüyle takas etmek |
|
| 369 |
Phrasals |
give up to v.
|
ellerine bırakmak |
|
| 370 |
Phrasals |
make it up to v.
|
hakkını ödemek |
|
| 371 |
Phrasals |
look up to somebody v.
|
hayranlık duymak |
|
| 372 |
Phrasals |
sneak up to v.
|
gizlice/sinsice yaklaşmak |
|
| 373 |
Phrasals |
train up to something v.
|
idman yapmak |
|
| 374 |
Phrasals |
move up to v.
|
ilerlemek |
|
| 375 |
Phrasals |
face up to v.
|
kabullenmek |
|
| 376 |
Phrasals |
match up to something v.
|
karşılık gelmek/uymak |
|
| 377 |
Phrasals |
give up to v.
|
kendini tümüyle vermek |
|
| 378 |
Phrasals |
stand up to v.
|
karşısında yılmamak |
|
| 379 |
Phrasals |
link up to v.
|
katılmak |
|
| 380 |
Phrasals |
give up to v.
|
kullanıma bırakmak |
|
| 381 |
Phrasals |
stand up to v.
|
karşı koymak |
|
| 382 |
Phrasals |
give up to v.
|
kendini (bir şeye) adamak |
|
| 383 |
Phrasals |
look up to somebody v.
|
saygı göstermek |
|
| 384 |
Phrasals |
give up to v.
|
teslim etmek |
|
| 385 |
Phrasals |
own up to v.
|
(yaptığı bir şeyi) kabul etmek |
|
| 386 |
Phrasals |
own up to v.
|
üstüne almak |
|
| 387 |
Phrasals |
stand up to v.
|
yoğun biçimde direnmek |
|
| 388 |
Phrasals |
lead up to something v.
|
(yol) bir yere/şeye gitmek |
|
| 389 |
Phrasals |
chalk up to v.
|
(bir şeyin sebebini bir başka şeye) bağlamak |
|
| 390 |
Phrasals |
build up to something v.
|
yavaş yavaş bir şeye hazırlanmak |
|
| 391 |
Phrasals |
live up to v.
|
umduğu gibi olmak |
|
| 392 |
Phrasals |
own up to v.
|
üstlenmek |
|
| 393 |
Phrasals |
lead up to something v.
|
(bir yere) açılmak |
|
| 394 |
Phrasals |
nuzzle up to someone or something v.
|
(özellikle bir hayvan için kullanılır) sırnaşarak burnunu vb sürtmek |
|
| 395 |
Phrasals |
pull up to something v.
|
(arabayla) bir şeyin yakınında durmak |
|
| 396 |
Phrasals |
slope up (to something) v.
|
yukarı doğru uzanmak |
|
| 397 |
Phrasals |
count up to something v.
|
belli bir sayıya kadar saymak |
|
| 398 |
Phrasals |
count up to something v.
|
belli bir tutara ulaşmak |
|
| 399 |
Phrasals |
count up to something v.
|
toplamda belli bir meblağ olmak |
|
| 400 |
Phrasals |
count up to something v.
|
belli bir meblağa denk gelmek |
|
| 401 |
Phrasals |
live up to (someone's) expectations v.
|
(birinin) beklentilerini karşılamak |
|
| 402 |
Phrasals |
live up to (someone's) expectations v.
|
(birinin) beklediği kadar iyi olmak |
|
| 403 |
Phrasals |
live up to (someone's) expectations v.
|
(birinin) umduğu kadar iyi olmak |
|
| 404 |
Phrasals |
face up (to someone or something) v.
|
(birinin/bir şeyin) karşısına çıkmak |
|
| 405 |
Phrasals |
face up (to someone or something) v.
|
(biriyle/bir şeyle) yüz yüze gelmek |
|
| 406 |
Phrasals |
face up to v.
|
göze almak |
|
| 407 |
Phrasals |
face up to v.
|
önlemek |
|
| 408 |
Phrasals |
face up to v.
|
katlanmak |
|
| 409 |
Phrasals |
face up to v.
|
karşı koymak |
|
| 410 |
Phrasals |
face up to v.
|
-i cesaretle karşılamak |
|
| 411 |
Phrasals |
go up to v.
|
belirli bir noktaya kadar gitmek |
|
| 412 |
Phrasals |
go up to v.
|
belirli bir noktaya kadar sürmek/uzamak |
|
| 413 |
Phrasals |
go up to (something) v.
|
(belli bir tarihe/zamana) kadar gitmek |
|
| 414 |
Phrasals |
go up to (something) v.
|
(belli bir tarihe/zamana kadar) uzamak |
|
| 415 |
Phrasals |
go up to (something) v.
|
(belli bir tarihe/zamana) kadar ilerlemek |
|
| 416 |
Phrasals |
go up to (something) v.
|
(belli bir tarihe/zamana) kadar devam etmek |
|
| 417 |
Phrasals |
hold up to (something) v.
|
incelemeyi/denetlemeyi (sorunsuz) geçmek |
|
| 418 |
Phrasals |
hold up to (something) v.
|
bir zorluk karşısında direnmek/tutunmak |
|
| 419 |
Phrasals |
hop up to (someone or something) v.
|
sıçrayarak/sekerek (birine veya bir şeye) ulaşmak |
|
| 420 |
Phrasals |
hop up to (someone or something) v.
|
sıçrayarak/sekerek (birine veya bir şeye) gelmek |
|
| 421 |
Phrasals |
take up to (someone, something, or some place) v.
|
yukarıdaki (birine/bir şeye/bir yere) taşımak |
|
| 422 |
Phrasals |
take up to (someone, something, or some place) v.
|
yukarıdaki (birine/bir şeye/bir yere) çıkarmak |
|
| 423 |
Phrasals |
take up to (someone, something, or some place) v.
|
yukarıdaki (birine/bir şeye/bir yere) bırakmak |
|
| 424 |
Phrasals |
take up to (someone, something, or some place) v.
|
yukarıdaki (birine/bir şeye/bir yere) götürmek |
|
| 425 |
Phrasals |
take up to (someone, something, or some place) v.
|
birine yukarıdaki (birine/bir şeye/bir yere) kadar eşlik etmek |
|
| 426 |
Phrasals |
take up to (someone, something, or some place) v.
|
birine yukarıdaki (birine/bir şeye/bir yere) kadar yolu göstermek |
|
| 427 |
Phrasals |
take up to (someone, something, or some place) v.
|
birine yukarıdaki (birine/bir şeye/bir yere) kadar rehberlik etmek |
|
| 428 |
Phrasals |
take something up to someone v.
|
bir şeyi yukarıdaki birine götürmek |
|
| 429 |
Phrasals |
take something up to someone v.
|
bir şeyi yukarıdaki birine bırakmak |
|
| 430 |
Phrasals |
take something up to someone v.
|
bir şeyi yukarıdaki birine iletmek |
|
| 431 |
Phrasals |
warm up to someone or something v.
|
birine/bir şeye ısınmak |
|
| 432 |
Phrasals |
warm up to someone or something v.
|
birini/bir şeyi sevmeye başlamak |
|
| 433 |
Phrasals |
warm up to someone or something v.
|
birine/bir şeye alışmaya başlamak |
|
| 434 |
Phrasals |
belly up to (something) v.
|
(bir şeye) doğru yürümek |
|
| 435 |
Phrasals |
belly up to (something) v.
|
(bir şeye) yaklaşmak |
|
| 436 |
Phrasals |
belly up to (something) v.
|
(bir şeye) doğru ilerlemek |
|
| 437 |
Phrasals |
belly up to (something) v.
|
(bir şeye) yanaşmak |
|
| 438 |
Phrasals |
belly up (to something) v.
|
(bir şeye) yanaşmak |
|
| 439 |
Phrasals |
jump up to (something) v.
|
(bir şeye) atlamak |
|
| 440 |
Phrasals |
jump up to (something) v.
|
(bir şeyin) üstüne sıçramak |
|
| 441 |
Phrasals |
jump up to (something) v.
|
(bir şeyin) üstüne zıplamak |
|
| 442 |
Phrasals |
offer something up (to someone or something) v.
|
(birine/bir şeye) bir şey sunmak |
|
| 443 |
Phrasals |
offer something up (to someone or something) v.
|
(birine/bir şeye) bir şey vermek |
|
| 444 |
Phrasals |
offer something up (to someone or something) v.
|
(birine/bir şeye) teşekkürlerini, şükranlarını, minnetini sunmak |
|
| 445 |
Phrasals |
offer something up (to someone or something) v.
|
(birine/bir şeye) bir şey takdim etmek |
|
| 446 |
Phrasals |
nuzzle up (to someone or something) v.
|
(birine/bir şeye) sokulmak |
|
| 447 |
Phrasals |
nuzzle up (to someone or something) v.
|
(birine/bir şeye) sarılmak |
|
| 448 |
Phrasals |
nuzzle up (to someone or something) v.
|
(birinin/bir şeyin) yanına kıvrılmak |
|
| 449 |
Phrasals |
nuzzle up (to someone or something) v.
|
(birinin/bir şeyin) yanına sokulmak |
|
| 450 |
Phrasals |
nuzzle up (to someone or something) v.
|
(birine/bir şeye) sarılıp yatmak |
|
| 451 |
Phrasals |
breeze up to (someone or something) v.
|
hızla (birinin/bir şeyin) yanına gelmek/gitmek |
|
| 452 |
Phrasals |
breeze up to (someone or something) v.
|
kendinden emin bir şekilde (birinin/bir şeyin) karşısına çıkmak/yanına gitmek |
|
| 453 |
Phrasals |
breeze up to (someone or something) v.
|
rahat bir şekilde (birinin/bir şeyin) yanına gitmek/gelmek |
|
| 454 |
Phrasals |
breeze up to (someone or something) v.
|
elini kolunu sallayarak (birinin/bir şeyin) yanına gitmek/gelmek |
|
| 455 |
Phrasals |
stack up to someone or something v.
|
benzer (biriyle/bir şeyle) kıyaslandığında yeterince iyi olmak |
|
| 456 |
Phrasals |
stack up to someone or something v.
|
benzer (biriyle/bir şeyle) mukayese edildiğinde onun kadar iyi olmak/ona yetişmek |
|
| 457 |
Phrasals |
stack up to someone or something v.
|
(birine/bir şeye) benzer olmak |
|
| 458 |
Phrasals |
stack up to someone or something v.
|
(biri/bir şey) kadar iyi olmak |
|
| 459 |
Phrasals |
stack up to someone or something v.
|
(biri/bir şey) kadar saygıdeğer/değerli olmak |
|
| 460 |
Phrasals |
put (something) up to (someone or something) v.
|
(bir şeyi birine/bir şeye) tartışılması, değerlendirilmesi, karar verilmesi için sunmak |
|
| 461 |
Phrasals |
put (something) up to (someone or something) v.
|
(bir şeyi birine/bir şeye) tartışılması, değerlendirilmesi, karar verilmesi için açmak |
|
| 462 |
Phrasals |
put (something) up to (someone or something) v.
|
(bir şeyi birine/bir şeye) tartışılması, değerlendirilmesi, karar verilmesi için taşımak |
|
| 463 |
Phrasals |
put (something) up to (something) v.
|
(bir şeyi bir şeye) açmak |
|
| 464 |
Phrasals |
put (something) up to (something) v.
|
(bir şeyi) bir karar verme işlemine/sürecine açmak |
|
| 465 |
Phrasals |
act up to (something) v.
|
(bir şey) seviyesinde hareket etmek |
|
| 466 |
Phrasals |
act up to (something) v.
|
söz verilen seviyede/şekilde hareket etmek |
|
| 467 |
Phrasals |
act up to (something) v.
|
(bir şeye) uygun hareket etmek |
|
| 468 |
Phrasals |
act up to (something) v.
|
söz verilenleri yerine getirecek/karşılayacak şekilde hareket etmek |
|
| 469 |
Phrasals |
act up to (something) v.
|
beklenen şekilde hareket etmek |
|
| 470 |
Phrasals |
act up to (something) v.
|
(bir şeye) uygun hareket etmek |
|
| 471 |
Phrasals |
add up to (something) v.
|
(bir şeyin) miktarına varmak |
|
| 472 |
Phrasals |
add up to (something) v.
|
(bir şey) kadar olmak |
|
| 473 |
Phrasals |
add up to (something) v.
|
(bir şey) kadar etmek |
|
| 474 |
Phrasals |
add up to (something) v.
|
(bir şey) kadar tutmak |
|
| 475 |
Phrasals |
add up to (something) v.
|
(bir şeyle) tutmak |
|
| 476 |
Phrasals |
add up to (something) v.
|
(bir şeyle) denk olmak/gelmek |
|
| 477 |
Phrasals |
add up to (something) v.
|
(bir şeye) uygun olmak |
|
| 478 |
Phrasals |
add up to (something) v.
|
(bir şeyle) eşit olmak |
|
| 479 |
Phrasals |
measure up (to) v.
|
kadar iyi olmak |
|
| 480 |
Phrasals |
measure up (to) v.
|
aynı düzeyde olmak |
|
| 481 |
Phrasals |
measure up (to) v.
|
aynısı olmak |
|
| 482 |
Phrasals |
run up (to someone or something) v.
|
(birine/bir şeye) koşmak |
|
| 483 |
Phrasals |
run up (to someone or something) v.
|
(birinin/bir şeyin) yanına koşmak |
|
| 484 |
Phrasals |
run up (to someone or something) v.
|
(birine/bir şeye) kadar koşmak |
|
| 485 |
Phrasals |
back up (to something) v.
|
(söylenen bir şeye) geri dönmek |
|
| 486 |
Phrasals |
back up (to something) v.
|
(bir şeye) geri sarmak |
|
| 487 |
Phrasals |
back (someone or something) up to (something) v.
|
(bir şeye) yaslanmak |
|
| 488 |
Phrasals |
back (someone or something) up to (something) v.
|
(bir şeye) dayanmak |
|
| 489 |
Phrasals |
back (someone or something) up to (something) v.
|
arkası (bir şeyle) bitişik olmak |
|
| 490 |
Phrasals |
back (someone or something) up to (something) v.
|
arkası (bir şeye) bakmak |
|
| 491 |
Phrasals |
back (someone or something) up to (something) v.
|
arka tarafta (bir şeye) sınırı olmak |
|
| 492 |
Phrasals |
back (someone or something) up to (something) v.
|
(birini/bir şeyi bir şeye) itmek |
|
| 493 |
Phrasals |
back (someone or something) up to (something) v.
|
(birini/bir şeyi bir şeye) doğru hareket ettirmek |
|
| 494 |
Phrasals |
back (someone or something) up to (something) v.
|
(birini/bir şeyi bir şeye) doğru geri sürmek |
|
| 495 |
Phrasals |
back someone or something up to someone or something v.
|
birini/bir şeyi birine/bir şeye itmek |
|
| 496 |
Phrasals |
back someone or something up to someone or something v.
|
birini/bir şeyi birine/bir şeye doğru hareket ettirmek |
|
| 497 |
Phrasals |
back someone or something up to someone or something v.
|
birini/bir şeyi geri birine/bir şeye doğru sürmek |
|
| 498 |
Phrasals |
beam someone or something up (to some place) v.
|
birini/bir şeyi (bir yere) ışınlamak |
|
| 499 |
Phrasals |
beam someone or something up (to some place) v.
|
(birini/bir şeyi) bir yere götürmek/taşımak/nakletmek |
|
| 500 |
Phrasals |
belly up (to something) v.
|
bara yaklaşmak |
|
